İYİ İNSAN OLMAK
İyi insan, dünyanın her yerinde, her inançtan ve kültürden beslenen; esasında insanlık namına kendi çıkarlarından önce toplum çıkarlarını gözeten insandır. Toplum çıkarını düşünen iyi insanların çoğalması toplumun tamamının iyi olmasına doğru bir akım başlatır. İyilik çoğalınca da toplumların hepsi hem müferreh bir seviyeye çıkar, hem da sağlıklı bir sosyal ilişki içine girer.
Savaşların, terör olaylarının ve toplum üzenine zarar veren her türlü olayın temelinde iyilikten yoksun, ya da görünürde iyi ama görünmeyende kötü olan insanların varlığı dikkati çeker. Her toplumun iyisi kadar kötüsü de vardır. Kötüler ve iyileri ayıran en önemli fark çıkar ilişkilerindeki tercihlerdir. Ben duygusunun ağır bastığı kötü insanda önemli olan çıkarlardır. İyi insanda ben kavramının toplumsal menfaatlerde ikinci plan düştüğü görülür. İyi insan toplumun zararına olduğunu bile bile çeşitli kriz zamanlarını kendi menfaatine kullanmaz; kötü insan ise bu kriz zamanlarını kendisi için büyük bir şans olarak görür ve özellikle ekonomik fırsatçılığı çok önemli ölçüde kendi menfaatine olacak şekilde değerlendirir. Toplumun dengesinin bozulması, insanların zor durumda kalması, birçok yaşamsal gıdaya ulaşamaması kötüler için bir fırsattır. Onlar bunu kötü olarak değerlendirmezler. Ekonomik fırsatlardır ve ticaret yapıyorlardır. Ticaret ahlakının ”a”sına bile uymazken, insanlara hizmet ettiklerini de özellikle vurgularlar. Siz bunlarla tanıştığınızda memleketin en iyi insanları olarak onları görebilirsiniz, kendilerini çok iyi pazarlarlar.
İyi insan sayısının artması toplumun birlik ve düzenin sağlanması anlamına da gelir. Kendisinden diğer insanların emin olduğu insan! İslam dininin de temel aldığı bu asil insan tipi nasıl yetiştirilecek?
Her ülkenin eğitim sisteminde en temel hedef topluma, birey bazında belli ahlak kurallarına uyan kişiler yetiştirmektir. Her inanç ve kültür aynı zamanda bu insan türünü kendi kuralları ile besler. İslam iyi insan olma bakımında insanı kâinatın en değerli ve üstün varlığı olarak gördüğünden tüm beşerin İslami kurallar çerçevesinde en iyi insan olması için çok net kurallar koyar ve mesajlar verir. İslam ahlakı ile beslenen bir insanın kötü bir fiil gerçekleştirmesi beklenmez.
İslam’ın çok net mesajları vardır bu konuda ve bunlar esasında evseldir de.
Yardımsever,
Dürüst,
Tüm canlıları sever ve canlılara değer verir,
Vicdanlı,
Fedakâr(çıkarcı olmayan)
Hoşgörülü(barışçıl)
Nezaketli,
Yardımsever,
İnsancıl(sevgi dolu),
Kavgacı olmayan,
Kin gütmeyen,
Kendi içinde ve herkese adil
Demokrat,
Yalan söyleyen
Hakaret ve haksızlık yapmayan,
Sağlam karakterli,” olmak her ırk ve inançta kabul gören iyi insan olma özellikleridir. Buna Müslümanlar olarak bir de Allah’ını kitabını bilen, peygamberini kabul eden ve Allah’a karşı olan vazifelerini yerine getiren olarak da tamamlayabiliriz.
iyi insan olma değerleri içinde, insanların arasına karışmak, onlarla muhabbet etmek, dert dinlemek, sorun çözmek de önemli bir yer tutar. Maddi kaygılarını öne çıkarıp insani değerlerden uzaklaşanların iyi insan olma durumu düşüktür. İnsanlarla münasebet kurmadan, onların ruh dünyalarına dokunmadan, hissiyatlarını anlamadan sadece uzaktan aracılar yolu ile temas kurarak iyi insan olunmaz.
Toplumsal duyarlılığı olan insanlar, genellikle iyi insan olarak bilinir. Toplum, duyarlı insanları sever ve onlara değer verir. Çünkü onlar düşene yardım ederler, zamanlarını kendileri dışında kalan insanlara da ayırırlar. Hem maddi hem manevi bakımdan feragat ederler. Kendi nefislerine zor gelse de fedakârlık yapmaktan geri durmazlar.
“Sen kötülüğe iyiliğin en güzeliyle karşılık ver. Bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kişi sanki candan bir dost oluvermiştir. Öfkelerini yutarlar, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah ise iyilik yapanları sever.(HUCURAT-FUSSİLET-ALİ İMRAN SÜRESİ).” Ayeti gereğince üstelik de Müslüman olunca insanlara kötülük yapmak imkânsız olsa gerek. Fakat dünya kötülerle doludur. Biz ne kadar iyi olursak olalım, kötüler ile mücadele etmeden de dünyada huzuru sağlamak mümkün görülmüyor. Bu mücadelenin en iyi yolu kötülüğe iyilikle karşılık vermektir. Her kötülüğe verilen iyi karşılık olumlu sonlanmayabilir. İşte burada sabır devreye girer. Bu da zor bir duygudur. Ben duygusundan uzaklaşıp kötülük edene iyilik ve sabır göstermek! Ne zor bir iş bu değil mi?
Bir insan kötülük yapıyorsa, bilin ki Müslüman olarak değerlendirildiğinde, Müslüman görünümlü ama Müslümanlığı tartışılan kişidir. Aynı şey diğer dinler için de söylenebilir. İnançsız olanlar için de, “inançsızlığına bile ihanet içindedir” denebilir.
İnanç çoğunlukla İnanan insan için, yaratıcı ile kendisi arasındaki bir antlaşmadır. Bu antlaşmaya uyması ya da uymaması kendi sorumluluğundadır. Fakat diğer insanları ya da varlıkları ilgilendiren bir durum olduğunda Allah dışında kalan ve dünyevi kurallarda geçerli olan hükümler devreye girer. Bu hükümlerin bir kısmı ya da tamamı Allah’ın hükümlerine göre düzenlenmiş olabilir. Önemli olan şey her ülkede mevcut olan kötülerin en ağır cezalar ile cezalandırılarak iyilerin korunmasıdır.
İyiler korunmadığında ve kötülerin yaptıkları yanına kâr olarak kaldığında dünyanın başı her daim ağrımaya devam eder. “Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Unutmayalım.
İyilerin sayısını artırmak sadece devletin görevi değildir. Aile, çevre ve okul üçgeninde planlı bir eğitim gereklidir. Bunun için tüm sivil toplumların bu konuda toplumsal duyarlılıkla destek vermesi gerekir. İşte MED-DER tam burada devreye giriyor ve kötülük ve kötüler ile savaş konusunda eğitim gayretlerini ortaya koyuyor. Toplumum en önemli bir kesimini oluşturan aşiretler kendi kalıpları ile gelişen toplum şartlarına ayak uyduramazlar. Gelişen teknoloji ve bilim ile geleceğin yapay zekâya dayalı çözümleme fırsatlarını en iyi şekilde değerlendirmek için modern eğitime ağırlık vermelidir. Eğitimin ilk ve en önemli basamağı ahlaklı bir eğitimdir. İyi insan olma ahlaklı olmaktır. Yukarıda iyi insan olma durumunu anlattık, burada tekrarlayacak değiliz. MER-DER, bu ahlaklı insan neslinin yetişmesi için her salı ahlak dersleri toplantıları yapmaktadır. Her salı yapılan bu toplantılara elli ile yüz kişi arasında genç katılmaktadır. Bu ahlaki eğitim sohbetleri hiç kuşkusuz gençlerin geleceğini şekillendirme açısından büyük önem arz ediyor.
Kendi kardeşini bile çok küçük bir menfaat için hiç tereddüt etmeden öldüren bir neslin varlığını görmek bizi incitiyor. Zorbalığın, derebeyliğin, modern eşkıyalığın son bulması ve medeni, insani değerlerin ön planda tutulduğu sağlam karakterli Müslüman gençlik hayal edip, ülkemizin dünyaya yön veren bir güce kavuşmasını istemek hayal midir sizce?
Hüseyin KAYA
23/11/2022